Elli Bir İlde Bütünşehir Modeline Geçilmesinin Yaratabileceği Potansiyel Sonuçlar Üzerine Bir Değerlendirme
Abstract
6360 Sayılı Kanun mekânsal, sosyal, ekonomik ve idari alanlarda çeşitli değişim ve dönüşümleri beraberinde getirmesinden dolayı Türkiye’deki yerel yönetim sistemi açısından önemli bir yere sahiptir. Bu kanun ile 30 Mart 2014 Mahallî İdareler Genel Seçimlerinin ardından uygulamaya konulan model, büyükşehir belediyelerinin görev sahasını il mülki sınırlarına genişletmesinden ötürü kamuoyunda “bütünşehir” terimiyle anılmaktadır. Bölgeselleşme ve yerelleşme arayışlarının Türk yerel yönetim sistemine bir iz düşümü niteliğinde olan bütünşehir modelinin uygulamaya konulması sonucunda otuz il özel idaresi kaldırılmış, söz konusu illerdeki belde belediyeleri ve köyler ise mahalleye dönüştürülerek mülki sınırlarında yer aldığı ilçe belediyesinin bünyesine dâhil edilmiştir. İl veya ilçe mülki sınırlarında tek bir birimi yetkilendirmesi, bunun yanı sıra il özel idareleri, belde belediyeleri ve köylerin tüzel kişiliğini sona erdirmesi dolayısıyla bütünşehir modelinin “merkeziyetçi yerelleşme / yerelde merkezîleşme” ye doğru bir evrilmeyi gündeme getirdiği söylenebilir. Büyükşehir statüsündeki otuz ilde uygulanan bu modelin, günümüzde hizmet sunumunun kalitesini ve hızını artırmak ve kentin bir bütün olarak planlanmasını sağlamak amacıyla diğer elli bir ilde de hayata geçirilmesine yönelik çalışmalar yürütülmektedir. Bu konu üzerine hükümet yetkilileri ve iktidar partisi tarafından verilen demeçler ve yapılan toplantılar bütünşehir modelinin yaygınlaştırılmasına yönelik önemli politika hazırlıklarının varlığına işaret etmektedir. Elli bir ilin bütünşehir kapsamına alınması durumunda yerel yönetim sistematiğinde ve bölümlemesinde radikal değişikliklerin ortaya çıkacağı ve birim sayılarının oldukça azalacağı, hâlihazırda büyükşehirlerde uygulanan model referans alınarak iddia edilebilir. Aynı zamanda bu durum, seçim yapılacak üyelik sayısının eksileceğinden ötürü doğal olarak halkın yerel siyasete katılım oranının da olumsuz yönde etkilenmesine yol açabilir. Öte yandan büyükşehir belediye sınırlarının il mülki sınırlarıyla çakıştırılması ve böylece büyükşehir belediyelerin hizmet alanının genişletilmesi, sınırlarına kırsal alanlardan katılan yerel topluluklara karşı hizmet sunumunda aksaklıklar yaşanmasına yol açma potansiyeli taşımaktadır. Özetle, bölümün birinci kısmında bütünşehir modelinin genel çerçevesi, kavramsal, tarihsel ve hukuki açılardan ortaya koyulmaktadır. İkinci kısımda bütünşehir modelinin büyükşehir statüsü dışındaki elli bir ilde de hayata geçirilmesine yönelik politika hazırlıklarına, basına yansıyan demeçler ve haberlerden yararlanılarak yer verilmektedir. Son kısımda ise büyükşehirlerdeki mevcut deneyimler ışığında bütünşehir modelinin elli bir ilde de hayata geçirilmesi durumunda söz konusu alanlarda karşılaşılacak olası sonuçlara değinilmekte ve bu çerçevede değerlendirmelerde bulunulmaktadır.